Kalyoncu Ne Kadar Bağış Yaptı? – Paranın Arkasındaki İyilik, Etki ve Sorgulama Zamanı
Merhaba sevgili okur, bugün biraz cüzdanlara değil, niyetlere ve etkilerine bakacağız. Kalyoncu’nun bağışı rakamdır, ama bağışın ötesinde toplumsal cinsiyet, sosyal adalet ve çeşitlilik bağlamında ne anlama geldiğini tartışacağız. Hazırsan elini kaldır, birlikte hem veriye hem vicdana bakacağız.
—
Bağış Rakamı: Ne söylüyor, neleri gizliyor?
Kalyon Holding ya da Kalyoncu ailesi, 2023’te “Türkiye Tek Yürek” kampanyası kapsamında depremzedeler için 950 milyon TL bağış yaptığı yönünde açıklamalarda bulundu. ([birgun.net][1]) Bu rakam hem çok konuşuldu hem de kamuoyunda tartışma yarattı: “Bu cömertlik gerçek mi?” diyenler oldu, “Acaba kurumlar vergisi avantajı var mı?” diye sorgulayanlar da…
Bu rakam, tek başına büyük bir etki potansiyeli taşır. Ama bağışın kendisi kadar nasıl ve nereye kullanıldığı, kime ulaştığı, kimlerin görünür olduğu ve kimlerin arkada kaldığı da önemlidir — çünkü bağışlı kurumlar toplumsal yapıyı değiştirme gücüne sahiptir.
—
Toplumsal Cinsiyet Perspektifi: Kadınların Sesini Kimin Duyduğu Önemlidir
Bağış edilen kaynağın içinde kadınlara özel projeler ne kadar var? Afet sonrası yardımlarda, kadınların ihtiyaçları — çocuk bakımı, güvenli barınma, psikososyal destek — çoğu zaman geri plana itilir. Kalyoncu’nun bağışı bu alanlara ne kadar dokundu?
Verilen destek içinde kadın liderliğindeki STK’lar / kadın kooperatif projeleri var mıydı? Çünkü bir bağış, sadece para akışı değil, güç akışı demektir.
Bağış sonrası karar vericilik süreçlerinde kadınların katılımı ne düzeyde? Yardım bölgelerinde yerel kadınların sesinin yükselmesi bağışın kalıcılığını arttırır.
Yani, “ne kadar bağış edildi?” sorusunun hemen ardından gelmesi gereken soru: “Bu para kimlere ulaştı ve kimler içeriği şekillendirdi?” olmalı.
—
Çeşitlilik & Sosyal Adalet: Rakamlar Adil mi Bölüştü?
Afet bölgeleri genellikle zaten kırılgan toplulukları barındırır — kırsal kesimler, göçmenler, engelliler, düşük gelirli mahallelerde yaşayanlar… Bağış, bu gruplara ulaşabildi mi?
Bölgesel adalet açısından, Kalyoncu’nun kaynakları sadece büyük kentlere mi aktarıldı yoksa uzak köylere, dezavantajlı alanlara da gitti mi?
Bağışın dağılımında etnik ve kültürel çeşitlilik dikkate alındı mı? Örneğin Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde yardım mekanizmaları yerel dil, kültür hassasiyetine uygun muydu?
İyilik markalaşma çabası mıydı yoksa gerçekten ihtiyaç esaslı mıydı? Bazı şirketler büyük bağışları PR malzemesi olarak kullanır; fakat toplumsal adalet akılda tutulmazsa etkisi çok yüzeysel kalır.
—
Çözüm Odaklı Erkek Yaklaşımı: Rakam, Verimlilik ve İzlenebilirlik
950 milyon TL bağış büyük ama kaynağın ne kadarının lojistik, yönetim, idari masraflara gittiğini bilmek lazım. Bu verimlilik oranı yüksek mi?
Harcama sürecinin şeffaf olması şart: izlenebilir harita, bütçe raporu, STK ortaklarıyla ortak yayın gibi.
Yapısal bağış modellerine geçmek önemli: sadece kriz zamanında destek değil, sürdürülebilir kalkınma modellerine kaynak yönlendirmek — kadın eğitimine burs, kadın girişimciliğe mikro destek gibi.
Etki ölçümü ve halka raporlama: “Bağış yaptım oldu” değil, “Bağışta ne tür dönüşüm elde ettim?” sorusunu adrese eden raporlar olmalı.
—
Okuyucuya Sorularla Kapanış: Söz Sende!
950 milyon TL’lik bağış rakamı senin için yeterli mi yoksa sembolik mi? Bu büyüklükte bağışlar toplumsal güveni pekiştirir mi yoksa şüpheyi artırır mı?
Bir bağış kampanyasında cinsiyet eşitliğini, toplumsal adaleti ve çeşitliliği nasıl gözetirsin? Sen olsaydın bağışı nasıl planlardın?
Şirketler, bağış verirken mi yoksa uzun vadeli projelerle mi topluma katkı sağlamalı?
Ve en önemlisi: “Ne kadar bağış yapıldı?” sorusunun ötesinde senin için “nasıl yapılmalı?” sorusu ne?
Yorumlarını merak ediyorum — senin pencerenden bu bağış nasıl değerlendirilir?
[1]: https://www.birgun.net/haber/kalyoncu-zamda-da-tek-yurek-429065?utm_source=chatgpt.com “Kalyoncu zamda da ‘tek yürek’ – BirGün”